Prof. Dr. Mehmet YÜCE
Avrupa Birliği ve Amerika’nın 5 Nisan’da Brüksel’de Ermenistan ile yaptığı üçlü toplantı sonrasında Azerbaycan kamuoyunda Türkiye’nin Ermenistan’a sınırlarını açması konusunda AB baskı yapacağı ve Türkiye’nin bu baskı karşısında sınırları açmak zorunda kalabileceğine ilişkin bir endişe hakim olmaya başladı. Kanaatimce bu endişeye mahal yoktur. Türkiye’nin Ermenistan’la sınırlarını açılması AB baskısıyla değil, Türkiye ile Azerbaycan’ın ortak kararıyla mümkün olabilir. Bu da Ermenistan’ın izleyeceği politika ve atacağı adımlara bağlıdır. Her şeyden önce Ermenistan, Türkiye ve Azerbaycan’la ilişkilerini normalleştirmediği sürece Türkiye’nin Ermenistan’a sınır kapılarını açması mümkün değildir.
Bilindiği üzere Ermenistan’ın bağımsızlığını ilan etmesiyle Türkiye bu ülke ile iyi komşuluk esasına dayalı bir ilişki kurmaya çalışmıştır. Türkiye, Ermenistan ile iyi bir diyalog içinde olmak ve karşılıklı sosyo-ekonomik ilişkileri geliştirmek için çaba harcamıştır. Bu çerçevede Türkiye, Ermenistan’a sınır kapılarını açmış ve bunun sonucunda iki ülke arasında sınır ticaretinde önemli artış meydana gelmiştir. Ancak bölgede komşularıyla barış içinde yaşamak yerine Azerbaycan ile Gürcistan’dan toprak talebinde bulunan ve Türkiye’nin topraklarına göz koyan Ermenistan’a karşı Türkiye bazı müeyyideleri devreye koymak zorunda kalmıştır.
Türkiye, Birinci Dağlık Karabağ Savaşı'nda Ermenistan’ın Azerbaycan’ın tarihi topraklarını işgal etmesiyle bu ülke ile olan ticari ve diplomatik ilişkilerini kesmiş ve kara sınırlarını tek taraflı kapatmıştır. Türkiye sınır kapısının açılması ve ikili ilişkilerin başlatılması için Ermenistan’dan işgali altındaki Karabağ topraklarından çekilmesini, ortak sınırın çizildiği Gümrü Antlaşması ile Kars Antlaşması'nı tanımasını ve sözde soykırım ısrarından ve bu amaçla yürüttüğü kampanyalardan vazgeçmesini istemiştir. Türkiye, bu Ermenistan’ın bu konuda ciddi adım atmadıkça sınır kapıları açmayacağını ilan etmiştir.
Ermenistan’ın Tovuz’a saldırması üzerine 2020 yılında patlak veren ikinci Dağlık Karabağ savaşı sonrası Rusya'nın arabuluculuğunda imzalanan ateşkesle Azerbaycan’ın kazandığı zaferle kaybettiği toprakların geri almasıyla oluşan yeni durum karşısında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Ermenistan’ın bu anlaşmasının hükümlerine uyması ve Azerbaycan’la ilişkilerini iyi tutması halinde Türkiye ile de ilişkilerin normalleşmesinin önünde bir engel kalmayacağını ifade etmiştir. Bunun üzerine iki ülke arasında Moskova'da başlayan görüşmelerde Türkiye ile Ermenistan ilişkilerin normalleşme adımları kapsamında karşılıklı olarak temsilciler atanması, charter uçuşların başlatılması ve sınır kapılarının açılması konusunda görüş birliği sağlanmıştır.
Ancak bu olumlu tablo uzun süre devam etmemiştir. Zira Ermenistan komşularıyla problemlerini çözmek ve yükümlülüklerini yerine getirmek yerine her zamanki gibi kimi zaman Rusya kimi zaman Avrupa Birliği kimi zaman da Amerika’yı olaya müdahil ederek yeni bir durum yaratmaya çalışmıştır. Özellikle vatan muharebesi sonrasında Rusya arabuluculuğunda imzalanan ateşkes anlaşmasındaki yükümlülüklerini yerine getirmeyen Ermenistan, Azerbaycan’ın toprak bütünlüğünü ve sınırlarını tanımak konusunda kesin anlaşmayı imzalamaktan imtina etmiştir. Bununla da yetinmeyerek başta Fransa olmak üzere bir takım dış güçlerin kışkırtmasıyla silahlanarak bölgede yeni bir istikrarsızlık ortamını yaratmanın hayaline düşmüştür. Son olarak da sırtına AB ve ABD’ye dayanarak Bölgenin barışını bozacak yeni bir girişim sürecine girmiştir.
Sonuç olarak, Güney Kafkasya’da barış ve istikrarı bozmaya yönelik bir politika izleyen Ermenistan’ın bu politikayı terk etmediği sürece Türkiye ile ilişkilerinin normalleşmesi beklenemez. O nedenle hiçbir güç, bölgesel ve küresel düzeyde kendine özgü bağımsız bir politikayı izleyen Türkiye’yi, başta Azerbaycan olmak üzere Güney Kafkasya’nın istikrarını bozacak herhangi bir adam atmaya zorlayamaz. Türkiye, Ermenistan da dahil olmak üzere tüm komşularıyla iyi diyalog içinde olmak istemektedir. Ancak bu işin olmazsa olmazı Ermenistan’ın Azerbaycan toprak bütünlüğünü kabul etmesidir. Ermenistan’ın 44 günlük vatan muharebesi sonucu bölgede oluşan bu yeni gerçekliği kabul etmesi kendi lehine olacaktır. Aksi taktirde Batıya sırtını dayayarak bölge gerçeklerine aykırı hareket eden Ermenistan, Batı’nın Ukraynalaştırma politikasının kurbanı olacaktır.