Kerkük türküleri denildi mi burnumun direği sızlar, yüreğim parçalanır, dilim lal olur, sesim kısılır.
Kerkük türküsü dinlediğimde aklıma ilk gelen insanların başında Abdurrahman Kızılay vardır. Çoğu zaman sanatın gücünü önemli görmeyiz, ancak şu anda bir Kerkük gerçeği ve Kerkük’ün Türklük gerçeği varsa bunda Abdurrahman Kızılay gibi şehri ve milletiyle bütünleşmiş insanların rolü çok büyüktür. Kerkük Türk’tür, Kerkük Abdurrahman Kızılay gibi Türk sanatçılarının türküleriyle Türk’tür. Abdurrahman Kızılay aramızdan ayrılalı 13 sene oldu. Ancak Türk Milleti, Türküler ve Kerkük var oldukça Abdurrahman Kızılay yaşayacaktır.
Abdurrahman Kızılay (Abdurrahman Ömer İbrahim) birçok insan tarafından tanınmaya bilir, bir anlam ifade etmeyebilir, bizler için Abdurrahman Kızılay ve Kerkük’ü birbirinden ayırmak mümkün değildir.
Telefonumda veya arabamda dinleyeceğim türkülerin başında Abdurrahman Kızılay’ın söylediği türküler başta gelirdi! Hala daha öyledir.
Yaz başından beri telefonuma yüklediğim Kerkük türkülerini hala dinler ve Abdurrahman Kızılay’ın vefatının üzerinden 13 yıldan fazla bir zaman geçmesine rağmen onun yaşadığını hisseder ve onunla birlikte Kerkük’ün susan dili, çalmayan sazı, söyleyen sözü olur ve bazen coşar, bazen hüzünlenirim. Ancak hiçbir zaman Kerkük için ümitsizliğe düşmem her Kerkük türküsünde gönlüme dolan ümitlerimi yeşertirim.
Abdurrahman Kızılay Yediveren gülü gibi her daim açan ve her daim üreten dik duruşu ile her zaman yüreğimizi dağlayan sazı sözüyle kalplerimize seslenirdi. Bizi alır diyar diyar Kerkük’e, Türk dünyasına götürürdü. Bazen Tuzhurmudu, Süleymaniye, Telafer’e götürür ve bazen de yârin gözlerine bakarak “dert bende yara bende” diyerek alıp başımızı gitmek isterdik.
Altın hızma incinirse lal olmuş dillerin söylediği sözlerle yâri incitmekten korkarak bizi görmekten şad olan bir ruha ve beyliğe sahipti.
Satırları yazarken aradan on üç yıl geçse de onu dinliyor ve onunla Kerkük’ün Türklüğüne olan imanımı tazelemeye devam ediyorum.
“Dağlar dağlar yar yaman dağlar, bülbül yar için ağlar.
“Altın hızma Mülayim/Seni haktan dileyim/Yaz günü temmuzda/Sen terle ben sileyim/ Gün gördüm günler gördüm/Seni gördüm şad oldum… Altın hızmam incidi
Gömleğin nar incidi/Menim lal olmuş dilim/Ne dedi yar incidi/Gün gördüm günler gördüm/
Seni gördüm şad oldum…”
Abdurrahman Kızılay, Mehmet Özbek gibi Türk Müziğini, Kerkük Hoyratlarını taçlandıran sanatçılar bir milletin hafızasını oluştururlar. Onları sanatlarıyla değerlendirebileceğimiz gibi bir var oluşun ve bir İstiklal avazının sesleri olarak da bakmak mümkündür!
13 Aralık 2010 tarihinde vefat eden Abdurrahman Kızılay’la birlikte yalnız Kerkük değil tüm Türk dünyasının gönlündeki yara daha çok derinleşmiş ve gönül tellerimizden birisi kopmuştur.
Irak diyarlardan gelen ancak bize bizim kadar yakın olan insanların yokluğunun ateşi Kerkük’te yanmaya devam etmektedir. Kerkük merkezli Irak Türk Devletinin kurulmasına kadar gönlümüzü dağlayan bu ateş sönmeyecektir.
1938'de Kerkük'ün Musalla Semtinde dünyaya gelen Abdurrahman Kızılay 1974'de Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı oldu.
Hakkında yazılacak, araştırmalar yapılacak adı, sanatı ve kişiliğiyle her daim yaşatılacak olan Abdurrahman Kızılay’ı yaşatmamız gerekiyor.
Abdurrahman Kızılay’ın ardından biz de Ahmet Bican Ercilasun gibi söyleyelim ve Abdurrahman Ağamıza selamlar gönderelim.
“Ağam bugün Kızılay,
Göçtü gitti Kızılay
Vallahi yetim kaldı Kerkügüm
Gamlıdır yıldız ve ay
Naci YENGİN/ www.tarihistan.org/ Tarih Stratejik Araştırmalar Merkezi (TARSAM)
A Bican Ecilasun, ‘Abdurrahman Kızlay’, Yeniçağ Gazetesi, 29 Aralık 2010.