Atatürk’ün Sakarya Meydan Savaşında ifade ettiği "Hattı Müdafaa yoktur. Sattı müdafaa vardır. O satıh bütün vatandır" anlayışı günümüz için de geçerlidir.
Türkiye’nin yeni vatan anlayışı Misak-ı Milli olmalıdır.
Yeni vatan anlayışı, içinde bulunduğumuz Türk Yüzyılı için çok büyük anlam ve önem ifade etmektedir.
Misak-ı Milli Haritası
21. Yüzyılın Türk Yüzyılı olduğuna inanıyorsak Türkiye’nin yeni coğrafya anlayışı Misak-ı Milli’dir.
Son Osmanlı Meclis-i Mebûsan tarafından 28 Ocak 1920'de kabul edilen ve 23 Nisan 1920’de Büyük Millet Meclisi tarafından da benimsenen ve bir anlamda Atatürk’ün Türkiye sınırlarını çizmek için ömrünü adadığı ve vasiyeti olarak zihinlere kazınan Misak-ı Milli’yi gerçekleştirmek Türkiye’nin 21. Yüzyılda ilk hedefi olmalıdır.
1984'ten bu yana ABD ve Batılı devletler tarafından finanse edilen taşeron terör örgütü görünümlü saldırılardan on binlerce vatan evladı şehit oldu.
Türkiye’ye yönelen iç ve dış terörü kökünden kurutmanın ve ülke güvenliğini sağlamanın en güvenli ve emin yolunun Misak-ı Milli sınırlarının dışından ülkeyi korumak olduğu ayan beyan ortadadır.
Türkiye’nin Türk Yüzyılında Misakı Milliyi gerçekleştirmesi Turan ve Türk Birliği adımlarını güçlendirecektir.
Türkiye’nin ve Türk Dünyasının yeni yeni yüzyılda konsept anlayışı Türk Devri’dir. Türk Devri konseptinde ilk hedef Misak-ı Milli sınırlardır.
Misak-ı Milli içinde kalan vatan sınırlarının güneyinde Halep, Kerkük, İdlip, Rakka, Haseke, Afrin, Kamışlı, Lazkiye, Erbil, Dahuk gibi şehirler bulunmaktadır.
Batı ve Akdeniz’de ise Batı Trakya, Kıbrıs, 12 Ada, Rodos bulunur.
***
Türkiye’nin kan ve inanç bağıyla bağlı olduğu Irak, Suriye gibi Ortadoğu coğrafyasıyla, Balkanlar ve Kafkaslarda… Kırım, Afrika ve Türkistan’da meydana gelen gelişmelerin asıl amacının Türkiye’yi dize getirmek olduğunu görmek gerekir!
Özellikle son dönemde tekrar arttırılan terör faaliyetleri, Irak, Suriye’de meydana gelen terör faaliyetlerinin asıl amacının Türkiye’nin sinir uçlarına dokunmak olduğunu, olası bir milli çözülmenin Türkiye’yi güçsüzleştireceği tezinden hareket edildiğini görmek gerekir.
Türkiye ne zaman ayakları üzerinde doğrulmaya ve Türk Dünyasına ve komşularına yardım elini uzatamaya kalksa terörün faaliyete geçtiği görülür. Türkiye’nin dini ve milli bağlarıyla kopmaz bağları bulunan insan, şehir ve coğrafyalar üzerinde terörün kışkırtılmasını bir rastlantı olarak görmek aymazların ve yerli işbirlikçilerin, terör sevicilerinin işidir!
Terörü lanetlemeyen ve Türk Birliğini savunmayanların asıl amacının Türkiye ve Türk dünyasının gücünü, önlenemez yükselişi ve kaçınılmaz gelişini engellemek olduğu açıktır.
Türkiye’nin güvenliğinin nerede başlayıp nerede bittiğini anlamak için Atatürk’ün özetlediği “Yurtta barış dünyada barış” ilkesini gerçek anlamıyla kavramamız gerekiyor.
Türkiye Türk Dünyasının coğrafi, siyasi, kültürel ve stratejik olarak kalbi niteliğindedir. Dünya’yı yönetecek kapasite, enerji, birikim için en uygun coğrafya Türk coğrafyasıdır. Bu coğrafyanın askeri, stratejik ve teknolojik merkezi Türkiye’dir.
Türkiye’nin Libya, Somali, Bosna-Hersek, Kosova, Makedonya, Arnavutluk, Karabağ, Azerbaycan, Nahcivan, Özbekistan, Kırım, Özbekistan, Türkmenistan, Macaristan, Kazakistan, Kırgızistan…Afrika gibi ülke ve coğrafyalarda güvenirliğini arttırması, kültürel, stratejik, ekonomik önemini artması; etki alanlarını genişletmesi ölçeğiyle doğru orantılı olarak Batı, AB, ABD ve yandaşlarıyla Rusya’nın Türkiye öncülüğünde oluşturulan Türk Dünyasının birlik, bütünlük, güç ve etki alanlarının artmasını engellemek isteyecekleri açıktır. Türkiye ve Türk Dünyasının ulusal ve uluslararası faaliyetlerini Türk Dünyasına karşı oluşturulmaya çalışılan blok gerçeğinin farkına vararak attıkları, atmaları gerektiği ortadadır.
Türk Dünyasının birliği ve Turan yolunda atılan ilk ve en önemli adım Misak-ı Milli olmalıdır.
Naci YENGİN /tarihistan.org/ Tarih Stratejik Araştırmalar Merkezi (TARSAM)