Mehmet Ali Kalkan. Köyümden... Gönlümden...


Nart Noyanınchr("39")ın Kayserichr("39")de bir çay ocağı var, adı; Ehl-i Dil.

Orada gönül demlenir, türkü söylenir. Gelenin gidenin uğrak yeridir.

Hafız Yusuf Cemil Araratchr("39")ın ifadesiyle;

"Geçti mazi, çekme istikbale gam,

Gün bu gün, saat bu saat, dem bu dem." dir.

Bizim kültürümüzde ok ve yay önemli.

Her ailenin oku ayrı olurmuş, diğerleri de tanırmış kimin oku olduğunu. Oku alıp gittiğinde kimden haber geldiğini bilirlermiş. Bugün de düğüne, mevlide "okuruz" meselâ.

Ortaya söyleriz bazen ama duymasını istediğimiz sevdiğimizdir.

Oku yâra,

Aç kitap oku yâra,

Sinemde yer kalmadı,

Meğer ok oku yara.

Yayın eğriliği de doğruluğunu gösterir.

Nemrutchr("39")u dört kartal yükseltmeye başlamış. O da göğe yaklaştığını zannedip ok atmış

Dar günde yatanların,

Dünyaya batanların,

Göğe ok atanların,

Sonrası kolay olmaz.

Olmamış tabi. Bir sivrisinek yetmiş.

Ok ve yay türkülerimizde de çokça var. Bir türkümüzde diyor ya;

"Keman mıdır, yay mıdır?

Güneş midir, ay mıdır?

Zülfüne bağlanmışım,

Ayrılmak kolay mıdır?"

Abdurrahim Karakoç Ağabey de bağlanmıştı Mihribanchr("39")ına.

"Sarı saçlarına deli gönlümü

Bağlamışlar, çözülmüyor Mihriban!"

Bir başka türkümüz de şöyle;

"Dedim kaşın Zülfikar mı, dedi ki, yay

Dedim cemalin ne güzel, dedi ki, ay

Dedim seni seviyorum, dedi ki, vay

Dedim elde gönlün var mı, dedi ki, yoh yoh"

Bizim bir de Karadır Kaşların Ferman Yazdırır türkümüz var. Zonguldakchr("39")ın görünüyor ama esasında Eskişehirchr("39")in.

1940 lı yıllarda Mustafa ile Rabia birbirini seviyor. Aileleri vermeyince kaçırmak istiyor Mustafa. Rabia çeşmeye su doldurmaya gelecek.

Bekir Sıtkı Erdoğan Ağabey bir şiirinde şöyle demişti;

"O çeşmeye gelir, sabrım son hadde.

Cilve kitabına girmez bu madde!

Bir küçük testiyi yarım saatte

Doldurur, sallanı sallanı kafir..."

Rabia çeşme başına gelince Raşitchr("39")in arabasına binip gidiyorlar. Araba yolda kaza yapıyor. Rabia babasına teslim ediliyor, Mustafa da cezaevine. Rabia her ne kadar kendi rızamla kaçtım dese de yaşı küçük olduğundan, ili yıl cezaevinde yatıyor Mustafa. İçeride de şiir yazıyor, türkü yakıyor.

Rabiachr("39")yı başka biriyle evlendiriyorlar. Mustafa da cezaevinden çıkınca muhtelif şehirlerde inşaat işlerinde çalışıyor. O da Kalecikchr("39")li bir kızla evleniyor.

Bu türkü Mustafachr("39")nın.

Karadır kaşların ferman yazdırır,

Bu dert beni diyar diyar gezdirir,

Lokman hekim gelse yaram azdırır,

Yaramı sarmaya yar kendi gelsin.

Ormanlardan aşağı aşar gelirim,

Nazlı yari kaybettim ağlar gezerim,

Ormanların gümbürtüsü başıma vurur,

Nazlı yarin hayali karşımda durur.

Karadır kaşların benzer kömüre,

Yardan ayrılması zarar ömüre,

Kollarımdan bağlasalar zincire,

Kırarım zinciri varırım yare.

Uzaklara gittim ki gelirim diye,

Tabanca doldurdum vururum diye,

Hiç aklıma gelmez ölürüm diye,

Ölüm ver Allahchr("39")ım ayrılık verme.

Geçen gün Nartchr("39")ın çay evinde Saliha kızımız bu türkünün muhteşem bir dörtlüğünü söylüyordu;

"Karadır kaşların yay eylemişler,

Aklımı başımdan zay eylemişler,

Duydum güzelleri pay eylemişler,

Hele gidem bakam yar kime düştü."

Ne güzel söylüyordu.

Türkülerimiz ne güzeldi. Bize bizi anlatıyordu. Bizi bizde demliyordu.

Saliha kızımıza bir kitap gönderdim sonra.

Mete ordusunda oklananlardan olmamak da güzeldi herhalde.

Bir de ormanları dolaşıp gelmeli.

...

Not: Bugün akşam saat 17.00 de TRT Türkü Radyochr("39")da Adile Kurt Karatepe Hanım ve arkadaşları Yadigâr Türküler söyleyecek efendim, dinlenesi.

Fotoğraf da Nart ve Mustafa bir Ankara ziyaret sonrası yollarını Eskişehirchr("39")e düşürmüşlerdi, ben de köyde bizim çayımızdan içirmek istemiştim, o günden.


MANŞET XƏBƏRLƏRİ